SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-KEFALET

<< 1035 >>

EK SAYFA – 1035-2

2. 'YEMİNLERİNİZİN BAĞLADIĞI KİMSELERE PAYLARINI VERİN. " [Nisa, 33]

 

حدثنا الصلت بن محمد: حدثنا أبو أسامة، عن إدريس، عن طلحة بن مصرف، عن سعيد بن جبير، عن ابن عباس رضي الله عنهما:

 {ولكل جعلنا موالي}. قال: ورثة: {والذين عاقدت أيمانكم}. قال: كان المهاجرون لما قدموا إلى المدينة، يرث المهاجر الأنصاري دون ذوي رحمه، للأخوة التي آخى النبي صلى الله عليه وسلم بينهم، فلما نزلت: {ولكل جعلنا موالي} نسخت، ثم قال: {والذين عاقدت أيمانكم} إلا النصر والرفادة والنصيحة، وقد ذهب الميراث، ويوصي له.

 

[-2292-] İbn Abbas, "Her biri için mirasçilar klldık" [Nisa, 33] ayetindeki mevIemin, "mirasçı" anlamında olduğunu söylemiştir.

 

"Yeminlerinizin bağladığı kimseler" ayeti hakkında ise, "Muhacirler Medine'ye hicretlerinden sonra, Resulullah'ın aralarında kurduğu kardeşlik bağı sebebiyle ensarlı sahabiye akrabasından önce mirasçı olurdu, "Her biri için mirasçılar kıldık" ayeti nazil olunca bu ayeti neshetmiştir.

 

"Yeminlerinizin bağladığı kimseler" ayeti, sadece yardımlaşma, ihsanda bulunma ve nasihat hükmü kalmış. miras hükmü kaldırılmıştı. Kardeşlik bağı kurulmuş olan kimseye vasiyet yoluyla mal bırakllabilir.

 

Tekrar: 4580, 6747

 

 

حدثنا قتيبة: حدثنا إسماعيل بن جعفر، عن حميد، عن أنس رضي الله عنه قال: قدم علينا عبد الرحمن بن عوف، فآخى رسول الله صلى الله عليه وسلم بينه وبين سعد بن الربيع.

 

[-2293-] Enes İbn Malik r.a. şöyle anlatır: Abdurrahman İbn Avf yanımıza gelmişti. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onunla, Sa'd İbnü'r-Rebı' arasında kardeşlik bağı kurdu.

 

 

حدثنا محمد بن الصباح: حدثنا إسماعيل بن زكرياء: حدثنا عاصم قال:

 قلت لأنس رضي الله عنه: أبلغك أن النبي صلى الله عليه وسلم قال :(لا حلف في الإسلام). فقال: قد حالف النبي صلى الله عليه وسلم بين قريش والأنصار في داري.

 

[-2294-] Asım şöyle nakletmiştir: Enes İbn Malik'e, "Sana, Resulullah'ın, "İslam'da kabileler arası yapılan andıaşmalar (hilf) yoktur" buyurduğu haberi ulaştı mı?" diye sordum.

 

Enes bana, "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kureyş kabilesi ile Ensar arasında benim evimde kabile anlaşması (hilf) yaptı" diye cevap verdi.

 

Tekrar: 6083, 7340

 

 

AÇIKLAMA:     Buhari, başlıkta zikredilen ayetle ilgili olarak İbn Abbas'ın, "Nisa" suresinin tefsirinde, senedi ve metni ile gelecek olan hadisine yer vermiştir. Bu konudaki geniş açıklama orada yer alacaktır.

 

Burada, kefaletin, bedelsiz olarak nafile ibadet kastıyla (tatawu) bir mali yükümlülük altına girmek olduğuna işaret edilmek istenmiştir. Nasıl tatawu yoluyla bir anlaşma yapıp karşı tarafın miras alması bağlayıcı oluyorsa, işte, kefalet de bu şekilde bağlayıcı olur.

 

Hilf, ahit (anlaşma) anlamındadır. "İslamda hilf yoktur" sözü, "cahiliyye devrinde ittifak ettikleri hususlar İslam devrinde geçerli olmayıp bunlar üzerinde anlaşma yapılamaz" anlamındadır.

 

Asım bu sözü ile, Sa'd İbn İbrahim'in, babası yoluyla, Cübeyr İbn Mut'im'den "merfu" olarak naklettiği "İslam'da hilf (kabileler arası anlaşma) yoktur" hadisine işaret etmek istemiştir. "İslam ancak Cahiliyye döneminde yapılan anlaşmalara uyma konusundaki bağlayıcılığı artırır" Bu hadisi, Müslim nakletmiştir.

 

Taberi şöyle demiştir: Enes'in, kabileler arasında anlaşmanın varlığını ispat için getirdiği delil, Cübeyr İbn Mut'im'in naklettiği hadise aykırı değildir. Çünkü kardeşlik anlaşması, hicretin ilk yıllarında idi. Bu sırada onlar, birbirlerine mirasçı oluyordu. Daha sonra, İbn Abbas'ın da belirttiği gibi, mirasçı olma hükmü neshedildi. Kur'an'ın iptal etmediğiı hak için yardımlaşma, zulmedene karşı durma gibi hükümler geçerli olarak kalmıştır. Bu sayede, Enes hadisi ile İbn Abbas hadisinin birlikte zikredilmesinin hikmeti de anlaşılmış oldu. Allah (c. c) en iyisini bilir.

 

Hattabi'nin aktardığına göre İbn Uyeyne şöyle demiştir: "Aralarında kabile anlaşması (hilf) yaptı, yani aralarında kardeşlik anlaşması yaptı." İbn Uyeyne, bu sözüyle, cahiliyye devrindeki hilf anlaşmasının, İslamıdaki kardeşlik anlaşması ile aynı mahiyette olduğunu anlatmak istemiştir. Fakat İslamıdaki kardeşlik anlaşması, dini hüküm ve sınırlara göre işler. Cahiliyyedeki anlaşma ise, aralarındaki kendi görüşleriyle ortaya koydukları kurallara göre yürür. Dolayısıyla İslam'a aymı olan yönleri geçersiz, uygun yönleri geçerli olur.

 

Sahabiler, cahiliyye dönemindeki hilf! anlaşmaları ile İslamıdaki (kardeşlik) ınıaşması arasındaki aymcı özelliğin ne olduğu konusunda görüş ayrılığı içindedir.

 

İbn Abbas r.a. "Yukarıdaki ayet nazil olmadan öncekiler cahiliyye; sonrakiler İslam anlaşmalarıdır" der. Hz. Ali r.a., "Kureyş suresi nazil olmadan gerçekleşen anlaşmalar cahiliyye anlaşmalarıdır" demiştir. Hz. Osman r.a., "Hicretten önceki bütün anlaşmalar cahiliyye anlaşmaları, sonrakiler ise İslam anlaşmalarıdır" demiştir. Hz. Ömer r.a., "Hudeybiye anlaşmasından önceki bütün hilf! anlaşmaları geçerli; sonrakiler ise geçersizdir" demiştir.

 

Bütün bu görüşleri, Ömer İbn Şebbe, Ebu Gassan Muhammed İbn Ebu Yahya yoluyla nakletmiştir. Kanaatirnce bunlardan en güçlüsü Hz. Ömer'in görüşüdür.

 

Bu rivayetler şöyle uzlaştmlabilir: Diğer görüşler, cahiliyye anlaşmalarının (hilf) geçerli olduğunu ifade etmektedir. Hz. Ömer'den rivayet edilen görüş ise, bu durumun neshedildiğini gösteriyor.